ILGAZ GÜRSOY - Gazeteci, Yazar, İstanbul Sanayi Odası Sürdürülebilirlik Platformu Üyesi

WorldFood İstanbul, 33. edisyonunda gıda dünyasının en önemli isimlerini bir araya getirerek sektörün geleceğine ışık tutan kapsamlı bir etkinlik programı sunuyor.
WorldFood İstanbul Etkinlik Programının ikinci günü, GEZEGENİN TABAĞI: İKLİM DOSTU AKILLI GIDA teması altında gerçekleşecek. İklim değişikliği ve uyum stratejilerinden sürdürülebilir gıdaya, tedarik zinciri risk yönetiminden tarımda yeni yaklaşımlara kadar birçok konunun tartışılacağı oturumlarda, Ilgaz Gürsoy konuşmacılar arasında yer alacak.
ILGAZ GÜRSOY - Gazeteci, Yazar, İstanbul Sanayi Odası Sürdürülebilirlik Platformu Üyesi
Bölgenin en büyük gıda fuarı olma özelliğini taşıyan WorldFood Istanbul, sizce sektöre nasıl bir buluşma ve iş birliği alanı sunuyor? Fuarı benzer organizasyonlardan ayıran en önemli fark sizce nedir?
WorldFood Istanbul, ticaretin ötesinde; gıda sektöründe bilgi, deneyim ve inovasyonun buluştuğu kapsamlı bir ekosistem. Üreticiden perakendeciye, akademiden kamuya kadar geniş bir paydaş ağını bir araya getiriyor. Burada geleceğin iş birlikleri ve ortak değerleri şekilleniyor. Fuarı diğerlerinden ayıran en önemli fark, paneller ve tematik etkinliklerle sektörel ve sürdürülebilir dönüşümü teşvik eden güçlü bir bilgi ve etkileşim platformu olması.
Gıda üretiminde gezegenin sınırlarını gözeten bir yaklaşıma geçiş konuşuluyor. Konferansta bu tema kapsamında ele alınacak konulardan hangisi size göre en acil eylem gerektiren başlık? Sizin için özellikle dikkat çeken bir yaklaşım ya da çözüm önerisi oldu mu?
Gezegenimizin sınırlarını gözetmek artık bir zorunluluk. Bu yıl Food Arena’nın 2. gününde ele alınacak “Gezegenin Tabağı: İklim Dostu Akıllı Gıda” teması bu açıdan çok kıymetli. Bana göre en acil eylem gerektiren konu, iklim değişikliğine uyum stratejileri. Kaynakların sınırlı, gıda talebinin ise sürekli arttığı günümüzde; tarımda su verimliliğini artıran teknolojiler, yerel üretimi güçlendirmek ve atık yönetimi çözümlerini yaygınlaştırmak kritik önem taşıyor. Bu çözümler sadece kaynak verimliliği sağlamakla kalmıyor; değer zincirini dönüştürerek sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunuyor. Peter Fisk’in de dediği gibi: “Sadece azaltmak, geri dönüştürmek ve tekrar kullanmak yetmez. Yeniden düşünmek gerekir.”
Sürdürülebilirlik, artık tercihten çok bir zorunluluk. Sizce sektör bu geçişi nasıl hızlandırabilir? İklim dostu gıdanın yaygınlaşmasında hangi aktörlere daha fazla rol düşüyor?
Sürdürülebilirlik artık tercihten çok iş modellerini belirleyen temel bir unsur. Geçişi hızlandırmak için veriye dayalı tarım, dijitalleşme, şeffaf ve izlenebilir tedarik zincirleri ile karbon nötr uygulamaların yaygınlaştırılması kritik. Ancak bu dönüşüm, toplumsal refahı gözeterek ve kimseyi geride bırakmadan mümkün olabilir. İş dünyasından sivil topluma, yerel yönetimlerden bireylere kadar her aktöre önemli görev düşüyor. İklim krizinin aciliyeti, “yarın” demeyi bırakıp bugünden harekete geçmemizi gerektiriyor. Byron Sharp’ın da dediği gibi: “Pazarlama sadece insanların mevcut taleplerini karşılamak değildir; bazen onlara bugün istemediklerini ama yarın ihtiyaç duyacaklarını öğretmektir.” Bu nedenle markaların, tüketiciyi bilinçlendiren ve sürdürülebilir ürün talebini artıran iletişim stratejileri geliştirmesi büyük önem taşıyor.
WorldFood İstanbul Etkinlik Programının ikinci günü, GEZEGENİN TABAĞI: İKLİM DOSTU AKILLI GIDA teması altında gerçekleşecek. İklim değişikliği ve uyum stratejilerinden sürdürülebilir gıdaya, tedarik zinciri risk yönetiminden tarımda yeni yaklaşımlara kadar birçok konunun tartışılacağı oturumlarda, Ilgaz Gürsoy konuşmacılar arasında yer alacak.
ILGAZ GÜRSOY - Gazeteci, Yazar, İstanbul Sanayi Odası Sürdürülebilirlik Platformu Üyesi
Bölgenin en büyük gıda fuarı olma özelliğini taşıyan WorldFood Istanbul, sizce sektöre nasıl bir buluşma ve iş birliği alanı sunuyor? Fuarı benzer organizasyonlardan ayıran en önemli fark sizce nedir?
WorldFood Istanbul, ticaretin ötesinde; gıda sektöründe bilgi, deneyim ve inovasyonun buluştuğu kapsamlı bir ekosistem. Üreticiden perakendeciye, akademiden kamuya kadar geniş bir paydaş ağını bir araya getiriyor. Burada geleceğin iş birlikleri ve ortak değerleri şekilleniyor. Fuarı diğerlerinden ayıran en önemli fark, paneller ve tematik etkinliklerle sektörel ve sürdürülebilir dönüşümü teşvik eden güçlü bir bilgi ve etkileşim platformu olması.
Gıda üretiminde gezegenin sınırlarını gözeten bir yaklaşıma geçiş konuşuluyor. Konferansta bu tema kapsamında ele alınacak konulardan hangisi size göre en acil eylem gerektiren başlık? Sizin için özellikle dikkat çeken bir yaklaşım ya da çözüm önerisi oldu mu?
Gezegenimizin sınırlarını gözetmek artık bir zorunluluk. Bu yıl Food Arena’nın 2. gününde ele alınacak “Gezegenin Tabağı: İklim Dostu Akıllı Gıda” teması bu açıdan çok kıymetli. Bana göre en acil eylem gerektiren konu, iklim değişikliğine uyum stratejileri. Kaynakların sınırlı, gıda talebinin ise sürekli arttığı günümüzde; tarımda su verimliliğini artıran teknolojiler, yerel üretimi güçlendirmek ve atık yönetimi çözümlerini yaygınlaştırmak kritik önem taşıyor. Bu çözümler sadece kaynak verimliliği sağlamakla kalmıyor; değer zincirini dönüştürerek sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunuyor. Peter Fisk’in de dediği gibi: “Sadece azaltmak, geri dönüştürmek ve tekrar kullanmak yetmez. Yeniden düşünmek gerekir.”
Sürdürülebilirlik, artık tercihten çok bir zorunluluk. Sizce sektör bu geçişi nasıl hızlandırabilir? İklim dostu gıdanın yaygınlaşmasında hangi aktörlere daha fazla rol düşüyor?
Sürdürülebilirlik artık tercihten çok iş modellerini belirleyen temel bir unsur. Geçişi hızlandırmak için veriye dayalı tarım, dijitalleşme, şeffaf ve izlenebilir tedarik zincirleri ile karbon nötr uygulamaların yaygınlaştırılması kritik. Ancak bu dönüşüm, toplumsal refahı gözeterek ve kimseyi geride bırakmadan mümkün olabilir. İş dünyasından sivil topluma, yerel yönetimlerden bireylere kadar her aktöre önemli görev düşüyor. İklim krizinin aciliyeti, “yarın” demeyi bırakıp bugünden harekete geçmemizi gerektiriyor. Byron Sharp’ın da dediği gibi: “Pazarlama sadece insanların mevcut taleplerini karşılamak değildir; bazen onlara bugün istemediklerini ama yarın ihtiyaç duyacaklarını öğretmektir.” Bu nedenle markaların, tüketiciyi bilinçlendiren ve sürdürülebilir ürün talebini artıran iletişim stratejileri geliştirmesi büyük önem taşıyor.